Son intihar eylemlerini ister psikolojik sorunlara bağlayın, isterseniz Akit Gazetesi’nin utanmadan, sıkılmadan yaptığı gibi „ateist kitaba” ya da Sabah yazarının yaptığı gibi “toplumu kışkırtmak için intihar ediyorlar“ şeklindeki akıl sağlığından yoksun vicdansız yaklaşımlara bağlayın…
Gerçek değişmiyor; Ülkemizde ciddi bir ekonomik kriz var ve bu kriz hızla her yere yayılıyor.
Sayılarla oynayarak işsizlik, yoksulluk ve enflasyon rakamlarını aşağı çekmek de gerçeği değiştirmiyor…
İşsizlik ve artan hayat pahalılığı, yoksulluğu ve umutsuzluğu beraberinde getiriyor. Çaresizlik, bulunabilirse borca, bulunabilen borç da yeni borçlara neden oluyor!
Çevremizde her yer aldığı borcu ödeyemeyenlerle, icra takibine uğrayanlarla, maaşına haciz gelenlerle dolu. Birçoğumuz bu durumda. Sen değilsen bile çevrende mutlaka bu durumda olan birisi mutlaka vardır…
Bu gerçek intiharı, hırsızlığı, soygunu, uyuşturucuyu, fuhuşu beraberinde getiriyor.
Rakamlarda bunu doğruluyor…
Türkiye’de son bir yıl içinde işsiz kalanların sayısı bir milyon kişiyi aşmış durumda…
Dünyada da, Türkiye’de de eşitsizlik arttığı için yoksulluk da hızla artıyor. Dünya nüfusunun yüzde biri yüzde doksandokuzunu kontrol eder hale gelmiş durumda…
Türkiye’de borcunu ödeyemediği için kara listeye giren, temerrüde düşen ve icralık olan 12 milyon 500 bin kişi bulunduğu belirtiliyor. Yani hane bazlı baksak, neredeyse her dört haneden biri “kara listede”…
Bireylerin borçlanması, yoksullaşması, her geçen gün eşitsizliği daha da arttıran vahşi kapitalizmin kaçınılmaz sonucu!
Kamunun, devletin olanaklarının özelleştirilmesi, sosyal devletten uzaklaşılması, zenginlerin hakimiyetini arttırarak sayısını azaltırken, yoksulların sayısını hızla arttırıyor ve gelir grupları arasında devasa uçurumu da sürekli büyütüyor, meşhur “orta sınıfı” da ortadan kaldırıyor…
Kapitalizmin “klasik” doğasına da ters bir şekilde, kamu olanaklarını kullananlar birkaç yılda sınıf atlıyorlar…
Kuşkusuz intihar asla çözüm değil, asla özendirilecek bir şey de değil. İntihar dışında mutlaka başka bir yol bulunmalıdır!
Ancak ne Yetişkin kardeşlerin toplu intiharı, ne de Antalya’da Simşek ailesinin intiharı psikolojik sorunlarla ya da sıradan bir nedenle geçiştirilemez. Son on yılda yaklaşık 4 bin 500 intiharın olduğu, psikiyatrların “Türkiye’de 1 milyon kişi intihar eğiliminde” dediği bir ortamda,sistem sorgulanmadan çözüm de bulunamaz!
İstediğimiz kadar Baba Şimşek’e “katil” diyelim, sonuç değişmez. Sonucu değiştirecek olan „9 aydır işsizim. Herkesten özür diliyorum ama artık yapacak bir şeyim yok. Hayatımıza son veriyoruz“ diye bıraktığa mektuba cevap vermekten geçer!
150 MİLYARDER, 14 MİLYON YOKSUL
Sistemin yarattığı sorunlara, artan eşitsizliğin yarattığı yoksulluğa cevap İngiliz İşçi Partisi lideri Corbyn’in “İngiltere’de 150 milyarder varken 14 milyon insan yoksulluk çekiyor. Adil bir toplumda milyarderler olmamalı, yoksulluk olmamalı” şeklindeki açıklamasında yatıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın 2. maddesi; “Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” diyor ama hayat öyle akmıyor!
Çünkü sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyan, eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir. Sosyal devlet, bütün yurttaşlarına, insan onuruna yaraşır asgari yaşam düzeyi sağlayan devlettir.
Sosyal devlet, herkese çalışma hakkı, adil ücret hakkı, yaşlılık, hastalık, sakatlık, işsizlik gibi sebeplerle çalışamayacak duruma düştüklerinde, sosyal güvenlik hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, toplu taşıma hakkı sağlayan devlettir!
Sosyal devlet, kavramların içini boşaltarak, her işine gelmediği durumda “patates, soğan teröristi, hal teröristi, ekonomi teröristi” ilan etmeyen, özelleştirmeyi değil, kamuculuğu öne çıkartarak işsizliği ve yoksulluğu çözen devlettir.