Sorun yalnızca Alaattin Çakıcı’nın 1 milyon 300 bin üyesi olan, 13 milyon oy alan Türkiye’nin en büyük ikinci partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret ve tehdit etmesi değil, asıl sorun Çakıcı’nın bu gücü kendinde görmesinde!
Daha önce Erdoğan’a da, Bahçeli’ye de hakaret eden Alaattin Çakıcı gibi bir isim, adları söylenince akıllara hemen “faili meçhul cinayetler ve beyaz Toroslar” gelen Mehmet Ağar, Engin Alan ve Korkut Eken gibi isimlerle Bodrum’da resim verdikten hemen sonra CHP’li Edirne Belediye Başkanı ile sarmaş-dolaş olup, daha sonrasında da Kılıçdaroğlu’na ağza alınmayacak küfürleri edip, tehdit edebiliyorsa orta yerde ciddi bir sorun var demektir!
Bu gerçek Türkiye’nin ilerlemediğini gerilediğini, yazılı ve yazılı olmayan hukuki ve toplumsal değerlerin her gün biraz daha çürüdüğünü gösteriyor…
Devlet hukuk devleti olmaktan çıktıkça, tümüyle iktidarın ve güçlü olanın hukukuna dönüştükçe, iktidarın ihtiyacına ve keyfine göre, her fırsatta, adı bazen hukuk reformu, bazen imar, bazen vergi olan yeni aflar çıkınca herkes de kendi hukukunu yaratıyor! Ülke, “FETÖ Borsası” örneklerinde olduğu gibi parası olanın hapse girmediği, parası ve gücü olanın sürekli racon kestiği, özel örgütler kurduğu bir ülkeye dönüşüyor. “Kabadayılar” devre dışı kalıyor, “Külhanbeyler” öne çıkıyor! Hukuk da vatandaşı değil, iktidarı ve iktidarın emrindekileri Külhanbeyleri koruyor!
İlhan Selçuk zamanında bu gerçeği ne de güzel özetlemiş:
“Kabadayı daha çok mert, içi dışı bir, güvenilir, sözünün eri kişiler için kullanılıyor…
Ya külhanbeyi? Ağzı bozuk, sinirli, fırsatını buldu mu kendinden küçük olan ya da zor durumda bulunan veya güçsüz kimseye posta koyan; çevreye hava atan, kendini bir halt sanan; yürüyüşü ve salınışıyla kabadayı taklidi yapıp içinden pazarlıklı kişiliğiyle takıyyeciliğini sürdüren, para pul işinde üçkâğıtçılarla birlik olup dürüst davranmayan ve de zoru gördü mü pısan kişi bugünkü toplumun külhanbeyidir!”
SUÇ CEZASIZ KALIYOR
AKP bir sonuç olsa da, bu sonuca bizi AKP iktidarının taşıdığını söylemek asla abartı olmaz; Çünkü, ülkede hukuk ve demokrasi geliştirileceğine, hukuksuzluk ve keyfilik gelişti, vatandaşının güvenliğinden, sağlığından, eğitiminden, huzurundan sorumlu olması gereken devlet inandırıcı olmaktan çıktı!
Çakıcı’nın tehditi, ülkedeki hem yönetim boşluğunun, hem de adalet eksikliğinin bir sonucudur. Çünkü Kılıçdaroğlu’na yapılan bu tehdit, hukuka ve bütün topluma yapılmış bir tehdittir!
İçişleri Bakanı İBB Başkanı’na, AFAD İzmir BB Başkanı’na ayar vermeye kalkınca, Çakıcı da kendisinde Kılıçdaroğlu’nu tehdit etme hakkı görüyor!
Ve ortaya beklenen son çıkıyor. Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, “yargının olmadığı yerde devlet bir süre sonra organize suç devleti haline geliyor.” Kılıçdaroğlu “Erdoğan’ı eleştiriyor Bahçeli cevap veriyor. Bahçeli’yi eleştiriyor yeraltı dünyasından birisi cevap veriyor…”
LAF DEĞİL UYGULAMA GEREKİYOR
“Yargı konjonktüre bakmaz, yargı hatıra bakmaz. Yargı dosyaya, vicdanına, hukuka Anayasa’ya bakar” diyen Adalet Bakanı’nın bu doğru sözleri, hayata geçmeyip “laf” olarak kalınca, devleti arkasına alan da sokağa korku salınca büyük çoğunluk bu gelişmeler karşısında ya sessiz kalmayı ya da kısık sesle konuşmayı tercih ediyor!
Suç cezasız kaldığı için, ülkede siyasi olsun olmasın 83 milyonda büyük bir infial yaratması gereken bu hakaret ve tehdit yalnızca cılız bir karşı çıkış olarak kalıyor…
Lübnan, Meksika ve Kolombiya’daki çok kötü örnekler bilinmesine rağmen, suça yol vermenin yalnızca karşıtları değil, bir süre sonra dönüp buna yol verenleri de vuracağı görülmek istenmiyor…
Gerçek şu ki; korkularımızı yenemezsek, tehdit edilmemiz de dayak yememiz de hiç bitmez! Hukuk devleti olmanın ilk adımı bu korkuyu yenmekten geçiyor. Korkuyu yenip, devleti vatandaşının güvenliğinden ve huzurundan sorumlu bir devlete dönüştürme görevi ise CHP başta olmak üzere hukuk ve demokrasi isteyen bütün güçlere düşüyor!
19 Kasım 2020, İstanbul
Necdet Saraç