Benzer bir gerçekliği biz ülkemizde yaşıyoruz. Türkiye’ye göç eden 4 milyona yakın Suriyeli sanki zorunlu değil de, keyfi gelmişler gibi bütün sorumluluğu onlara yıkarak kendimizi “temize” çıkarmaya çalışıyoruz.
Garip ama gerçek; örneğin, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, yurt dışındaki Türk vatandaşlarına yönelik olası bir yabancı düşmanı ve ırkçı davranışlara anında müdahale etmek gibi çok doğru bir hamle ile tüm diplomatik temsilciliklerin internet sitelerinde „Yabancı Düşmanlığı Bildirim Formu“ ekletirken, mülki amirler Kürtlerin Konya’da, Afyon’da Ankara’da saldırıya uğramasını “münferit” hadise diye değerlendiriyor. Suriyelilere yönelik saldırılar ve hakaretler ise görülmek bile istenmiyor. Ve bu tavır ilginçtir, yalnızca etnik ya da inanç kimliği temelinde yükselmiyor, neredeyse siyasi partilerin birçoğunun ortak tavrına dönüşüyor.
Göçlerin siyasi nedenlerini masaya yatırmadan, siyasi iktidarları ve sistemleri sorgulamadan Suriyelilere ve Afganlılara karşı tavır almak hiçbir sorunu çözmez, sorunu derinleştirir. Suçlu buraya gelen göçmen değil, onun buraya gelmesine neden olan sistemin kendisidir!
Dünyanın hiçbir yerinde, geliş gerekçesi ne olursa olsun göçmenler, mülteciler teşviğe ve normalleşmeye rağmen toplu olarak ülkelerine geri dönmemiştir!
21 Temmuz 2021, İstanbul
Necdet Saraç