Soğuk Savaş sonrası ABD merkezli olarak uygulamaya konan, 1990’larda kısmen “dondurulan” sonra da “Barış İçin Ortaklık” iddiasıyla NATO’yu doğuya doğru büyütme hamleleri şeklen başarı gösterse de Rusya’nın son hamlesiyle Ukrayna sınırında bitti. NATO’nun doğuya doğru yayılma hamlesini 2007’den beri kendisi için bir tehlike olarak gören Rusya bu duruma önce 2008’de Gürcistan’da, sonra da 2014’den itibaren Kırım üzerinden Ukranya’da müdahale etti. Rusya Ukrayna’yı “Rus toprağı” ilan ederek, Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanıyarak askeri olarak bu bölgelere girmesi ABD ve NATO’ya meydan okudu!
Bu restleşmeden ve Rusya’nın Kırım’dan sonra Donetsk ve Luhansk’ı işgal etmesinden sonra büyük bir savaş çıkma tehlikesi potansiyel olarak olsa da, deneyler gösteriyor ki, büyük savaş çıkmaz! Çünkü son 40-50 yılın bütün savaşları vekalet savaşları! ABD’nin ve NATO’nun Rusya’yla doğrudan girdiği bir tek savaş yok. Bu gerçek yalnızca Afganistan, Irak, Suriye ve Libya ile ya da Latin Amerika ülkeleri ile sınırlı değil, bu gerçeğe Balkanlar’da ve Kafkasya’da yaşanan ve hatta yer yer devam eden “iç savaşlar/çatışmalar” dahil! Üstelik son 40-50 yılın “kara savaşlarında” kazanan da yok! “Kazanılan” her savaşın arka planında uluslararası güçlerin devreye girmesi ve siyasi müdahaleleri var! Ukrayna krizine de bu gözle bakmak gerekir, asıl gerilim ve savaş tehlikesi Ukrayna-Rusya arasında değil, ABD ve Rusya arasında! ABD bunu geleneksel “komünizm” tehlikesi ile Rusya’da “Büyük Rusya” hayaliyle hem sürekli canlı tutuyor, hem de tetikliyorlar…
Bu gerilim ve dünyada yeniden şekillenen güçler kavgası, kolay olmadığı kesin olsa da, ABD ve Rusya arasında tercih yapmadan “üçüncü bir alternatifi” yani “Başka Bir Dünya Mümkün” tartışmasını da beraberinde getirebilir. Bunun olabilmesi için, insanlığın ortak çıkarları yerine, sermayenin çıkarları üzerinden savaşı ve gerilimi dayatan yaklaşımlarla yüzleşmek gerekir. Bu anlamıyla;
1) Bugünkü krizin ana aktörü önemli ölçüde güç yitirdiği için hegemonyasını yeniden inşaa etmek isteyen ABD’dir. Kaldı ki, yayılmacı ve kışkırtıcı özelliği hiç ortadan kalkmayan ABD doğrudan ya da NATO üzerinden nereye müdahale etmişse orada hep sorun yaşanmış, kan ve gözyaşı hiç dinmemiştir!
2) ABD’nin NATO üzerinden doğuya doğru yayılmacı tavrını haklı olarak eleştiren Putin’in Ukrayna üzerinden hareketle “Rus İmparatorluğu”nu yeniden tesis etme hayali ve Ukrayna işgali haklı görülemez! Uluslararası hukuk mevcut siyasi sınırları kendine göre bir tarih yorumuyla işgale izin vermez!
3) Tarihsel misyonu çoktan biten NATO’yu halen ayakta tutmanın ötesinde büyütmeye çalışmak yalnız Rusya için değil, dünyanın mazlum bütün halkları için ciddi bir tehlikelidir ve kerelerce yaşayarak gördük ki; NATO ve benzeri yapılardan demokrasi çıkmaz!
4) Silah ticareti gerilimi doğrudan yaratan ülkeler eliyle üstelik “savunma ve sanayi” olarak pazarlanıyor. Üretilen yeni silahların “pazar da” yani mazlum halklar üzerinde denenmesi için silah üretenler kaçınılmaz bir biçimde savaş da üretir! Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü’nün (SIPRI) 2019 raporuna göre en çok silah satan ilk beş ülke, tesadüfe bakın ki dünyada sorunların kaynağı olan ülkeler: ABD (%36), Rusya (%21), Fransa (%7,9),Almanya (%5,8),Çin (%5,5).
Ve bu çıplak gerçekten dolayı bazen “kışkırtan kim savunan kim”, “haklı kim mazlum kim” anlaşılamaz oluyor! İşte o zaman kimin daha demokrat, kimin daha otoriter olduğu büyük bir yalana dönüşüyor!
23 Şubat 2022, İstanbul
Necdet Saraç