Türkiye bir garip ülke. Mevcut iktidar uzatılan tezkere tartışmalarında da görüldüğü gibi Suriye ve Irak müdahalesinde sanki hiç dahli yokmuş gibi davranıyor. Özellikle Suriye’ye yapılan müdahalelerle İsrail karşısındaki en diri güç olan Suriye’nin parçalanarak zayıf düşürülmesinde ve bu sonucun fiili olarak İsrail’in elinde güçlendirdiğini görmezden geliyor. Oysa çok açık ki, Suriye ve Irak parçalanmasaydı, İsrail Filistinlilere karşı bu kadar pervarsızca saldıramaz, hem de kameralar önünde hastane vurarak katliam yapamazdı!
Hamas İsrail çatışmasında BM ve Arap Birliği de, iktidar ve muhalefet de televizyon seyircisi olmaktan öteye geçemiyor! Hamas’ın “teröristliği” veya İsrail’deki “Apartheit rejimi” ve katliamcı yanı eleştirilse de ortaya barışı ve uzun vadeli çözümü önceleyen bir politik hat çıkmıyor. Oysa Türkiye’yi “seyirci” pozisyonundan çıkaracak bir çözüm anahtarını CHP 2018’den bu yana önerip duruyor ama CHP’deki “apolitikleşme” ve iç tartışmalar çözüm anahtarının kamuoyuna maledilerek tartışılmasını fiili olarak engelliyor.
Kılıçdaroğlu bu hafta CHP Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada “Biz Filistin halkının kendi topraklarına kavuşmasını istiyoruz. Filistin halkına yönelik insanlık dışı ablukanın kaldırılmasını istiyoruz. Biz Ortadoğu’ya barışın gelmesi için Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nın kurularak Türkiye’nin bölgeye barış getirmesini istiyoruz, bu bizim politikamız ama şu anki hükümetin de bunu uygulaması gerekiyor” diyerek “unutulan” önemli bir projeyi hatırlattı.
CHP’DEN DOĞRU ÖNERMELER
CHP’nin karakışa dönüşen “Arap Baharı”na ve Suriye’ye yönelik müdahalelere karşı tavrı hep savaş ve müdahaleyi değil barışı ve diyaloğu önceleyen sağlıklı bir tavrı oldu. 2011’den itibaren yapılan Şam ziyaretleri bu yaklaşımın sonucuydu. CHP, iktidarın Esad’ın gidişine odaklanan politikalarının yanlış olduğuna hep dikkat çektiği gibi, İslami cihatçı örgütlere yapılan yardımları da, “eğit-donat” politikalarını da bu politikaların sonucu ortaya çıkan göç dalgalarını da haklı olarak hep eleştirdi ama içeride yükselen milliyetçi dalganın da etkisiyle bölgede başka bir politikanın olabileceğine yönelik ısrarcı olmadı!
CHP buna rağmen 2019’da kendi siyasal tarihi içinde çok önemli ve iddialı bir çalışmaya imza attı ve İstanbul’da “Uluslararası Suriye Konferansı” düzenledi. Konferansa AB Türkiye Temsilciliği, ABD ve Rusya’nın yanı sıra, İran, Lübnan, Suriye, Irak’tan çok sayıda uzman ve gazeteci katıldı. “Suriye Sorununun Uluslararası Boyutları, Suriyeli Sığınmacıların Karşılaştıkları Sorunlar, Toplumsal Yaşam ve Uyum, Bölgedeki Aktörlerin Stratejik Konumları, Yerel Yönetimlerin Rolü” gibi önemli başlıkların tartışıldığı Konferans’ta yayınlanan sonuç bildirgesinde, Suriye’deki savaşa müdahil olan bölge ülkelerinin, bölgenin huzur, barış ve istikrarı için Suriye’deki savaşı bitirmeye odaklanmaları gerektiği” vurgulandı. Kılıçdaroğlu konferansta yaptığı konuşmada “Ankara ile Şam arasındaki yolun barışa giden en kestirme yol olduğunu asla unutmamalıyız” dedi…