Ortada ciddi bir siyasi kriz var ve bu krizi Sayın Kılıçdaroğlu doğrudan yönetmelidir. Bu kriz iyi yönetilemediği taktirde, CHP’yi küçültme, bölme istekleri de dahil olmak üzere, farklı etnik, dini, sosyolojik, siyasal kimliklerin yan yana gelerek, önce 31 Mart’ta, sonra 23 Haziran’da Türkiye’de yakaladığı değişim iklimi hızla bitebilir…
Krizin yaratıcıları belli ki işin böyle olmasını isteniyor. Böyle olursa, AKP-MHP bloğunun ömrü uzar, 1950’lerden itibaren kerelerce gördüğümüz gibi alternatif bir kez daha “sağın” içinden aranır ve bulunur!
Oysa siyasi rüzgar değişiminden ve CHP’den yana esmekteydi…
Bunu görmek için yoruma, özel analizlere de ihtiyaç yok. Görmek için 2014 sonrası yapılan bütün seçim sonuçlarına ve özel olarak da 2019 seçim sonuçlarına bakmak yeterlidir. Siyaset bir sonuç alma sanatıysa, seçim sonuçları değişim isteğini göstermektedir…
2002’den bu yana, hatta1989 yerel seçimlerinden bu yana CHP ve CHP’nin katalizör rol oynadığı Millet İttifakı’nı da aşan “büyük ittifak” 2014 sonrası yükselişini önce 31 Mart seçimlerinde, sonra da 23 Haziran ikinci İstanbul seçiminde açıkça göstermiştir.
Çünkü, artan yoksulluk, işsizlik ve biriken bütün çözümsüz sorunlar, hızla yeni öfkeler biriktirdiği gibi, iktidar kanadındaki tartışmaları, ayrışmaları, yeni arayışları hızlandırmakta…
Çünkü, yoksulun, işsizsin, EYT’linin, KHK’lının partisi onun yoksulluğunu çözecek, onu işsiz olmaktan çıkaracak, sorununu çözecek partidir…
AKP’nin çözüldüğü, CHP’nin siyaseten yükseldiği bir dönemde, CHP’nin önünü kesmek için, kriz yaratmayı ve yıpranmayı hedefleyen bu operasyonu en az hasarla püskürtmenin yolu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce’nin birlikte davranmasından geçer. Çünkü belli ki, bu operasyon, basit bir gazetecilik hatası veya yanlış yönlendirme değil planlı bir saldırıdır. Bu nedenle CHP için hayati önem arzeden davranış duygusal refleksler değil, rasyonel olmaktır!