19 Mayıs nedeniyle bir kez daha Mustafa Kemal’in rolünü önemsizleştirmek, “Mustafa Kemal olmasa da vatan kurtulurdu” algısı yaratmak için Padişah Vahdettin ile Damat Ferit isimleri bir kez daha ortalıkta dolaştırıldı, hatta Sabah Gazetesi’nde bu kişilerin resimleri Atatürk’le birlikte yayınlandı.
Bunu yapanların yıllardır doğrudan ve dolaylı olarak dayandıkları en önemli nokta Padişah Vahdettin Mustafa Kemal’i 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirip Samsun’a göndermesidir. Değil bir ulusal bir kurtuluş mücadelesi başlatmak, tam tersine karşı çıkışları tespit etmek ve durdurmak için “resmi olarak” görevlendiren Mustafa Kemal tam tersini yapmaya başladığı anda Vahdettin ve Damat Ferit, Mustafa Kemal’le ipleri hemen kopardılar…
Mustafa Kemal önce İstanbul’a çağrılır, kabul etmeyince önce “destek vereceklere en ağır ceza verileceği” ilan edilir, arkasından da bugünde her fırsatta devreye sokulan din, o gün de Şeyhülislam eliyle devreye sokulur; Mustafa Kemal ve arkadaşları vatana ihanetle suçlanarak hain ilan edilir, fetvalar yayınlanır, yetmez, 13 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal ve arkadaşları için idam kararı verilir, çünkü, bugün halen her fırsatta öne çıkartılmaya çalışılan Padişah Vahdettin ile Damat Ferit için Kurtuluş Savaşı bir fitne ve fesattır!
BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Samsun’a çıkışı, bağımsızlık ve özgürlük için İstanbul hükümetine ve işgale meydan okumalarının somut adımıdır! Nitekim, Samsun’a çıkıştan kısa bir süre sonra yayınlanan Havza ve Amasya genelgeleri ise bu meydan okumanın açık belgeleridir!
28 Mayıs 1919’da yayınlanan “Havza Genelgesi”nde “Milletin geleceğini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır, bundan dolayı işgallerin protesto edilmesiyle büyük ve heyecanlı direniş mitingleri düzenlenecektir” denirken, 22 Haziran 1919’da yayınlanan “Amasya Genelgesi”nde “İstanbul’daki hükümet üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirmemektedir. Yurdun bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir. (Bütünlük ve istiklal için) “Sivas’ta milli bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır” denilmektedir!
Erzurum ve Sivas kongrelerinde, Amerikan mandası reddedilir, bir direniş hareketinin yaratılması, toprak bütünlüğünün korunması, başta Fransız ve İngiliz işgalciler başta olmak üzere bütün işgalcilere karşı silahlı mücadeleyi de içeren bir kurtuluş savaşının başlatılması ve yeni bir yönetim oluşturulması kararları alınır…
O hep büyük fikirlerin peşinde olur; “Cesaret gösteren kazanır, korkak daima mağlup olur “ der…
Dört taraf sarılmıştır ama 19 Mayıs’ta başlayan hareketin hedefi artık bellidir: Cumhuriyet!
Mustafa Kemal Batı gazetelerine yüzünü Sovyetlere döneceği mesajı verdi.
Lenin para ve silah gönderir. Orduyu yeniden yapılandırır.
1919’da çıkardığı askeri üniformayı yeninde giyer, tarih 1921’dir…
Büyük taarruz 26 Ağustos 1922’de başlar…
Sonra kuruluş ve kurtuluş başlar…
Başkent Ankara, yönetim biçimi de Cumhuriyet olur…
Hilafet lağvedilir, medreseler kapanır, üniversiteler açılır…
Eğitim bilimsel olur, laiklik öne çıkar…
Saat ve takvim değişir, kadınlara eşit haklar verilir…
Gökteki tanrıyı yeryüzüne indirir, kulu değil, bireyi öne çıkartır…
Ümmet yurttaş olur. Hilafet de, Cumhuriyet…
Demir ağlar, fabrikalar, kooperatifler gelir arkasından…
Siyasal İslamcıların, yeni Osmanlıcıların her fırsatta Damat Feritleri, Vahdettinleri hatırlanmasında aslında içlerine hiç sindiremedikleri bu arka plan vardır…
Ve “dinin çok baskın olduğu bir ülkede”, Cumhuriyetçi, laik yeni bir devletin kurulması aradan 100 yıl geçse de bir türlü sindirilemez…
“19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”nın ne öneminin ne de farkının ayrımında olmayıp, gayri ciddi bir şekilde “Cumhuriyet Bayramı” diyenlere ve Vahdettin’li Damat Ferit’li fotoğraflar yayınlara inat 19 Mayıs 1919’dan 101 yıl sonra 19 Mayıs’ı Havza ve Amasya Genelgeleri’ne yansıyan bilinçle kutlayanlara, laik ve demokratik bir Türkiye’yi yeniden inşa etmek için yola çıkanlara selam olsun!
20 Mayıs 2020, İstanbul
Necdet Saraç