Türkiye’yi yönetmek isteyen bir liderin, CHP gibi iktidara yürüyen bir partinin Genel Başkanın uluslararası görüşmeler yapması son derece doğru ve anlaşılır olması gerekirken iktidarın eleştirilerinin de etkisiyle “tereddütlü” karşılanması anlaşılır değil. ABD’den sonra İngiltere’yi de ziyaret eden Kılıçdaroğlu’nun ziyaretleri eleştirilecekse, eleştiri görüşmelerin yalnızca iş, ekonomi ve üniversite çevreleriyle sınırlı kalmasından dolayı yapılmalı. “Önümüzdeki seçimde iktidarız” iddiasında bulunan “başka bir Türkiye’nin mümkün” olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, hiç tereddüt etmeden İngiltere’de Sunak’la, Almanya’da Schulz’la, Fransa’da Macron’la görüşmeli. Bölgemizde de İran’da Reis’yle, Suriye’de Esad’la, İsrail’de Lapid’le, Rusya’da Putin’le görüşmeli…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci ziyareti Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Genel Sekreter Selin Sayek Böke, milletvekilleri Yunus Emre ve Aysu Bankoğlu ve Gençlik Kolu Başkanı Genç Osman Killi ile Londra oldu, ben de dört gün süren bu ziyareti sınırlı sayıda gazeteciyle birlikte takip ettim…
Londra yalnızca Avrupa’nın değil dünyanın en önemli finans merkezlerinin başında geliyor. Hem de öyle bir merkez ki, ömrü kapitalizm ve sermaye eleştirileriyle geçen, “Das Kapitali” ve “Komünist Manifesto”yu yazan Karl Marx’ın mezarını ziyaret etmek bile parayla! Marx’ın mezar ziyaretinden bile para kazanan “üzerinde güneşin hiç batmadığı” ülkenin başkenti Londra kozmopolit bir kent. 10 milyon kişinin yaşadığı Londra’da şehir merkezine gitmeden İngiliz’le karşılaşmak bile oldukça zor! Londra’yı 2016’dan bu yana İşçi Partili ve Pakistan kökenli Sadık Han, 3 trilyon 187 milyon Dolarlık GSYİH’a sahip ülkeyi de Muhafazakar Parti adına birkaç haftadır Hindistan kökenli Rissi Sunak yönetiyor.
Kılıçdaroğlu’nun ABD’den sonra yaptığı Londra ziyaretinde benim gördüğüm şu: Kılıçdaroğlu ne yaptığını biliyor, görüşmelerin havasından dolay kendine güveni daha da artmış, bu görüşmelerle “Amerikayı yeniden keşfetmek” yerine akılla, bilimle keşfedilmiş ve kendisini ispatlamış ekonomik siyasi deneyleri Türkiye’nin kendine özgü gerçeklerine uygun olarak harmanlayarak yeni dönemde Türkiye’ye taşımak istiyor! Nitekim öne çıkardığı başlıklar da buna uygun. Kılıçdaroğlu bu yüzden;
“Biz Türkiye’yi ileri taşımak, Türkiye’yi katma değeri yüksek ürün üreten bir ülke haline getirmek istiyoruz” dedi.
“Biliyorsunuz üç Sanayi Devrimi’ni kaçırdık. Dördüncüsünü kaçırma lüksümüz yok. Bu 4. Sanayi Devrimi’nin makinesi insan, yakıtı ise bilgi“ dedi
“Yatırım olacaksa bu hukuku, kuralı, güveni sağlamak zorunludur, bunu da CHP ve 6’lı masa sağlar” dedi!
4 gün süren ve 20’ye yakın görüşmenin ve toplantının yapıldığı ziyarette, yalnızca 5 trilyonluk fonları yöneten çevrelerle görüşmedi, bir çok farklı kuruluşla görüştü… Entrepreneur First, The Creator Fund, Creative UK, The Alan Turing Institute, Future Technology in Media, Local Globe VC, Blenheim Chalcot, University of the Arts London, Royal College of Art UK, Tech Nation, Public IO gibi kuruluşların yanı sıra Kılıçdaroğlu Türk Öğrenciler ile buluştu, T.C. Londra Büyükelçiliğini ziyaret etti.
Görüşmelerde öne çıkan bilgi ekonomisi oldu, yapay zekanın teknolojik ürünlerde kullanımı, dijital sağlık teknolojisi, veri analizi iklim dostu büyük yatırımlar oldu. Yatırımcı fon temsilcileri, endüstriyel yatırım şirketleri, yeni nesil teknoloji ve eko sistem bu yüzden öne çıktı. Kılıçdaroğlu bununla da yetinmedi, özellikle gençlere yönelik olarak bireysel yeteneği ve yaratıcılığı yatırımcı ve para ile buluşturmak istediklerini her fırsatta vurguladı, üniversitelerle, kamunun yani bakanlıkların ve yatırımcıların yan yana gelişlerinin yaratıcılığı ve katma değeri yüksek üretimi arttıracağını anlattı…
Londra ziyaretinde bir kez daha gördüm ki, İkinci yüzyıl kimlikler, inançlar üzerinden değil akıl ve bilim üzerinden yürüyecek! Kılıçdaroğlu açıkça aklı ve bilimi tercih ediyor, bilgiyi ve teknolojiyi tecrübeyle harmanlamak istiyor! Her söyleminde, her diyalogunda bu var; Gazetecilerle, öğrencilerle, şirketlerle görüşmelerde hep bu vurgu ve arayış vardı… Belli ki, Kılıçdaroğlu’nun “Kasım sonunu bekleyin” vurgusu da bu harmanlamanın ortaya çıkaracağı “Cumhuriyet’in İkinci Yüzyıl Vizyonu”nu kapsayacak! Bu vizyonun bir bölümünde de belli ki “Avrupa Birliği’ne tam üye olmak istiyoruz” vurgusu ile “Türkiye birinci sınıf bir demokrasiyi hak ediyor” vurgusu da önemli bir yer tutacak!